İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ‘NA
Gelir idaresi başkanlığının; 3568 sayılı Kanun uygulamaları
konusunda çeşitli konularda bugüne kadar yayımlanmış ve yürürlükte olan
“Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğleri”, “Vergi Beyannamelerinin Serbest
Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel
Tebliğler” ile “1 Sıra No.lu Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Sözleşmelerine
ilişkin Bildirimlerinin ve Sürekli Bilgi Verme Yükümlülüklerinin Elektronik
Ortamda Yerine getirilmesi Hakkında Genel Tebliğ”in gözden geçirilerek
bütünleştirilmesi ve 3568 sayılı Kanun uygulamaları konusunda tereddüt hâsıl
olan ve Bakanlığa intikal eden olaylarla ilgili uygulama birliğinin
sağlanması açısından gerekli açıklamalara ve düzenlemelere yer vermek
maksadıyla tebliğ taslağı hazırladığı
görülmektedir.
Tebliğ taslağı
incelendiğinde; öteden beri üzerinde durduğumuz ve özellikle değiştirilmesini istediğimiz
konular ile yumuşatılmasını arzuladığımız hususların göz ardı edildiği maalesef
görülmektedir. Tebliğin bu haliyle, meslek camiası açısından; sorumluk ve
külfetler ile ciddi yaptırımların oluşturulmasına ilişkin bir metin hüviyetini kazandığı
açıkça söylenebilir.
Ülkemizde yaşanan siyasi ve hukuki boşlukların bireyler
üzerinde aşırı rahatsızlık yarattığı bu ortamda; Kim? Neyi? Neyle ve Nasıl değerlendirerek
kanaat oluşturacak ve bunu hangi dayanaklar
ışığında ispatlayabilecektir?
Teknolojinin ciddi gelişim gösterdiği, özel yazılımların veri
işleme ve analizinde önemli yer tuttuğu ve idarenin de bunu son dönemde çok iyi
başardığı bir ortamda bizler meslek mensupları olarak hangi imkânlar doğrultusunda,
neyi ve nasıl tespit etmemiz beklenmektedir?
Şayet gelir idaresi yerleşik sıkıntıları ortadan kaldırmak,
bazı düzenlemeleri yaparak bunları hayata geçirmek ve başarılı olmak istiyor
ise meslek mensuplarını bu işin içinde birlikte çalışacakları çözüm ortakları
olarak görmek zorunda olduğu tartışmasız bir gerçektir.
Bu vesile ile özellikle dikkatimi çeken ve düzeltilmesini
umduğum hususlara ilişkin kısımları aşağıda özetlemeye çalıştım…
Daha öncede meslek mensupları açısından sıkıntılı olan ve idarece
açıklanması gereken bazı hususların olduğu kanaatindeyim. Örneğin Vergi
kanunlarında hangi davranışların vergi ziyaı suçunu oluşturduğunun açıkça
belirtilmesi gerekir. Bu durum, aynı zamanda ceza hukukun- daki “kanunsuz suç
olmaz” prensibinin vergi hukukuna yansıması olup, mükellefler açısından da bir
garanti teşkil edeceğini düşünüyorum. Ayrıca vergi zıyaı suçun da vergi
borcunun ve cezasının en kolay tahsil edilebilecek kişiye isnat edilmesinden
bahisle. Kanun koyucu, vergi zıyaı suçunun isnat edilmesi bakımından
mükellef ve sorumlu arasında bir ayrım gözetmemektedir. Bu hususta meslek
mensubu açısından çözümü gereken diğer bir sıkıntılı konudur.
v
‘’Beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen
meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik
raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından
dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme
faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu
tutulurlar.’’denmektedir.
Tebliğde dikkat
çeken diğer birkaç husus da aşağıda yer almaktadır.
v
Tebliğin on birinci bölümünün “Vergi
Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce
imzalanmasına ilişkin Parasal Hadler” bölümünde belirtilen tutarı aşanlar,
imzalatma zorunluluğu kapsamında bulunmaktadır denilmektedir.
v
Gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerini
yeminli mali müşavirlere tasdik ettiren mükelleflerin beyannamelerini ayrıca
serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlere imzalatma
zorunluluğu yoktur’’ denilmektedir.
v
Bilanço usulüne göre defter tutan gelir vergisi
mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri (2014 yılı aktif toplamı
6.385.000 lirayı veya net satışlar toplamı 12.766.000 lirayı aşanlar hariç
olup, ancak ihtiyari olarak imzalatabilirler),
Tebliğin işe Başlama/Bırakma Bildirimlerinin
imzalanması kısmına ilişkin kısmında ise
v
‘’Serbest muhasebeciler ve serbest muhasebeci
mali müşavirler imzaladıkları işe Başlama/Bırakma Bildirimleri ile ilgili
bilgilerin ve eklerinin doğruluğundan sorumludurlar. Bu sorumluluk kapsamına
giren işlemlerden dolayı bir vergi ziyaı ortaya çıktığı takdirde, bildirimi
imzalayan meslek mensubu, VUK’un mükerrer 227 nci maddesi hükmü uyarınca ziyaa
uğratılan vergi ile buna ilişkin cezalar ve gecikme faizlerinden mükellefle
birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Sorumlulukla ilgili bu
hükümler, bildirimi tasdik eden yeminli mali müşavir için de aynı şekilde
geçerli olacaktır.’’ denilmektedir.
Bu aşamada meslek mensubu, henüz yeni ilişiklerini tesis
ettiği müşterisinin açmış olduğu işletmesini ve devlet organlarınca temin
edilerek kendisine tevdi edilen belgelerin
doğruluğunu hangi kaynaklar ile ve nasıl tespit edebilir?
Yine tebliğin meslek
mensubunun sorumluğunu içeren genel esaslar bölümünde ise aşağıdaki kısım yer almaktadır.
v
SM / SMMM’ler, bilerek kullandıkları veya harici
araştırmayı gerektirmeden sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu
anlaşılabilen belgelerden de sorumlu olacaklardır. Miktar veya tutar itibariyle
işletmenin faaliyet konusu veya iş hacmiyle mütenasip olmayan belgeler ile
ticari örf ve teamüle uygun olmayan harcamalara ilişkin belgeler, SM /
SMMM’lerin sorumluluğu kapsamındadır.
Yukarıda ifadede geçen ‘‘bilerek Kullandıkları’’kısmından
hareketle idare kastı nerde ve nasıl arayacaktır ve varlığını nasıl
ispatlayacaktır. Ayrıca harici araştırma yöntemleri nelerdir ? Nasıl yapılması
gerekmektedir? Bu konuda meslek mensuplarına özel bir statümü verilecektir? Belge
nin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu bir bakışta nasıl
anlaşılacaktır.?
v
Yine tebiliğde sehven dahi olsa yevmiye
defterinde yer alan bir toplamı yanlış aktararak veya bir yevmiye işlemini
yanlış hesaba kaydederek vergi ziyaına sebebiyet veren SM / SMMM’ler ziyaa
uğratılan bu vergi, ceza ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken
ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Denilmektedir.
Bu aşamada idarenin bu hoşgörüsüz tavrından uzaklaşarak kasıt unsuru
araması, kastın varlığının tespiti hainde ise müştereken ve müteselsilen
sorumluğu tesis etmesinin daha adil ve doğru olacağı kanaatindeyim.
‘’VUK’un 135 inci maddesinde sayılan vergi
inceleme elemanlarınca yapılan incelemeler neticesinde bir matrah farkı ortaya
çıktığı takdirde, denetim elemanları, beyannameyi imzalayan SM / SMMM’lerin
sorumluluklarının tespitini yapacak ve raporlarında belirteceklerdir. Denetim
elemanları, bulunan matrah farkı ile SM / SMMM’lerin sorumluluğu arasındaki
ilişkiyi ilgili SM / SMMM’lerin bilgisine de başvurmak suretiyle raporlarında
net bir şekilde ortaya koyacak ve bulunan matrah farkından SM / SMMM’lerin
sorumlu olup olmadığını açıklayacaklardır.’’ Denilmek tedir.
Özellikle bilirkişilik dosya incelemelerimizde sıklıkla
karşılaştığımız vergi inceleme raporları; genel itibariyle hızlı, özensiz ve
devletin vergi kazanımı sağlamak adına tek taraflı olarak değerlendirilmiş
raporları oluştururken, inceleme elemanlarının mesleki yargıdan uzak ve zaman
zaman varsayımlar üzerine kanaat oluşturdukları bu raporlarda meslek mensuplarının
sorumluklarını tespit etme konusu ciddi hata ve yanlışlıkları beraberinde getireceği
gibi meslek mensubunu mesleği ircaa etmesinden de yoksun bırakabilecek gibi ağır sonuçlar doğrubilecektir. Bu durumun
yaratacağı sıkıntılar ve tahribatlar göz önüne alınarak konunun inceleme
elamanın çalışmasına bırakılamayacağı bilinmelidir.
Saygılarımla
S.M.M.M
Deniz TOPDEMİR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder