1 Haziran 2015 Pazartesi

MESLEK MENSUPLARININ AZAMİ İŞ KAPASİTELERİNİN BELİRLENMESİNE YÖNELİK ÇALIŞMA TASLAĞINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER.


       Gelir idaresi tarafından Meslek Mensuplarının Azami iş kapasitelerinin belirlenmesi maksadıyla hazırlamış olduğu taslak çalışmasını göz önünde bulundurduğumda, aklıma cevabı verilmesi gereken birkaç soru gelmektedir. Aşağıda kısaca bu sorulara ve kendimce cevaplarına yer vermeye çalışacağım.

1) Gelir idaresi böyle bir düzenlemeye niçin ihtiyaç duymuştur?

Konu ile ilgili, Gelir İdaresi açıklamalarında 213 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun mükerrer 227 maddesine atıfta bulunarak meslek mensuplarının faaliyetlerinde gerekli mesleki özeni ve titizliği göstererek yürütmeleri gerektiğini ifade etmiştir. Kısaca idarenin bu düzenlemeyi yapmasının altındaki asıl neden, meslek mensuplarının işini titiz ve özenli yapmamasından dolayı uğradığı hazine kaybının önüne geçmeyi amaçlamaktır.

2) Gelir idaresi bu düzenlemeyi yaparken meslektaşın ve mesleki örgütlerinin görüşünü almış mıdır?

Gerek idarenin hazırlamış olduğu taslak çalışmasında ve gerekse İSMMMO’sının yapmış olduğu açıklamalardan bu konuda birlikte ve ortak bir çalışmaya ihtiyaç duyulmadığı görülmektedir.

3) Gelir idaresi, katsayı uygulamasını hangi kriter ve değerlendirmeler sonucunda belirlemiştir?

Hazırlanan taslak çalışmasından yola çıkarak bunu tespit etmek açıkçası olanaksız. Nitekim bu konu hakkında çalışma içerisinde herhangi bir değerlendirmeye ve açıklamaya ihtiyaç duyulmamıştır.

4) Gelir idaresinin 100 puan olarak belirlediği katsayıyı, ileride daha düşük bir katsayıya düşürmesi mümkün müdür?

İdarenin, bu konuda ‘‘Çalışma yapmış olmamıza rağmen başkanlığımıza intikal eden vergi inceleme raporlarında meslek mensuplarının hâla istediğimiz düzeyde mesleki özen ve titizliği göstermemesinden dolayı beklenen hazine kaybının önüne geçilememesi dolayısıyla, katsayı uygulamasını yeniden güncellenmiş bulunuyoruz’’ demesinin önünde bana göre hiçbir engel bulunmamaktadır.

 5) Düzenlemeye uyulmaması sonucunda meslek mensubunu bekleyen yaptırımlar nelerdir?  

Bu konuda taslakta her hangi bir açıklama yapılmamıştır. Uygulamaya karşı aksi durumda hareket eden meslek mensuplarının mali ve disiplin açısından sorumluluklarına atıfta bulunmakla yetinilmiştir.

DEĞERLENDİRME

İdarenin yapmış olduğu bu çalışmayı meslek mensupları açısından değerlendirdiğimde, Gerek mesleğin itibarının ve saygınlığını sağlanması gerekse haksız rekabet önlenmesi açısından oldukça gerekli ve geç kalınmış bir uygulama olarak görüyorum. Nitekim büro düzeninde aşırı kapasite ile çalışan yerlerin; Meslek mensubunun kontrolünden uzak, olası büro standartlarını taşımayan, yetersiz ve yetkisiz personel çalıştıran, düşük ücretle defter tutan ve ayrıca meslek itibarı ve saygınlığının sağlanması konusunda negatif katkısı olan yerler olduğu kanısındayım.

İdare açısından olayı değerlendirdiğimde ise özellikle hazine kaybından hareketle, konun meslek mensupları nezdinde tartışmaya açılmadan, mesleki örgüt ve birliklerinin; görüş, öneri ve katkısı alınmadan ve ortak bir akıl oluşturulmadan böylesine önemli bir çalışmanın içine girmesi bana göre istediği sonuca almasının önünde en büyük engeli teşkil etmektedir.

Ayrıca öteden beri ısrarla ve altını çizerek söylediğim bir şey var ki o da şu dur, Meslek mensubu, mükellefleri  tarafından kendisine ibraz edilmiş olan belgelerin doğruluğunu teyid edecek bir yetki ve donanıma sahip değildir. Bu aşamada idarenin ısrarla VUK Mükerrer 227. Maddesine atıfta bulunarak aba altından sopa göstermenin bana göre bir manası yok. Nitekim bu konuda yargıya intikal eden davalarda da idarenin istenilen sonucu alamadığı açıkça görülmektedir.

Tüm bu anlattıklarımın sonucunda ise idarenin, Meslek mensubu ve meslek örgütlerinin söylem ve taleplerine kulak vermesi, yapmış olduğu çalışmayı bilimsel veri ve örnekler ışığında oluşturması, konu ile ilgili meslek mensupları açısından öngörülen yaptırımları açıkça belirlemesi gerektiği kanaatindeyim.

Ayrıca idare tüm bu uygulamayı hayata geçirirken, öncelikli olarak hazine kaybını değil, mükellef ve meslek mensupları nezdinde adil, şeffaf ve hesap verebilir bir yapıyı tesis etmeyi hedef alması gerektiğini düşünüyorum.

 Adres:
Altınşehir Mahallesi                                                                                           Saygılarımla
Tavukçuyolu Kumru Cad.No:80/7                                                                     S.M.M.M
Y.Dudullu/Ümraniye-İstanbul                                                                      Deniz TOPDEMİR

İletişim: 0216 415 48 13 /14

Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğleri Taslağı.

             İSTANBUL SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLER ODASI ‘NA

Gelir idaresi başkanlığının; 3568 sayılı Kanun uygulamaları konusunda çeşitli konularda bugüne kadar yayımlanmış ve yürürlükte olan “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Genel Tebliğleri”, “Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce İmzalanması Hakkında Genel Tebliğler” ile “1 Sıra No.lu Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Sözleşmelerine ilişkin Bildirimlerinin ve Sürekli Bilgi Verme Yükümlülüklerinin Elektronik Ortamda Yerine getirilmesi Hakkında Genel Tebliğ”in gözden geçirilerek bütünleştirilmesi ve 3568 sayılı Kanun uygulamaları konusunda tereddüt hâsıl olan ve Bakanlığa intikal eden olaylarla ilgili uygulama birliğinin sağlanması açısından gerekli açıklamalara ve düzenlemelere yer vermek maksadıyla tebliğ  taslağı hazırladığı görülmektedir.

 Tebliğ taslağı incelendiğinde; öteden beri üzerinde durduğumuz ve özellikle değiştirilmesini istediğimiz konular ile yumuşatılmasını arzuladığımız hususların göz ardı edildiği maalesef görülmektedir. Tebliğin bu haliyle, meslek camiası açısından; sorumluk ve külfetler ile ciddi yaptırımların oluşturulmasına ilişkin bir metin hüviyetini kazandığı açıkça söylenebilir.

Ülkemizde yaşanan siyasi ve hukuki boşlukların bireyler üzerinde aşırı rahatsızlık yarattığı bu ortamda; Kim? Neyi? Neyle ve Nasıl değerlendirerek kanaat oluşturacak ve bunu  hangi dayanaklar ışığında ispatlayabilecektir?

Teknolojinin ciddi gelişim gösterdiği, özel yazılımların veri işleme ve analizinde önemli yer tuttuğu ve idarenin de bunu son dönemde çok iyi başardığı bir ortamda bizler meslek mensupları olarak hangi imkânlar doğrultusunda,  neyi ve nasıl tespit etmemiz beklenmektedir?

Şayet gelir idaresi yerleşik sıkıntıları ortadan kaldırmak, bazı düzenlemeleri yaparak bunları hayata geçirmek ve başarılı olmak istiyor ise meslek mensuplarını bu işin içinde birlikte çalışacakları çözüm ortakları olarak görmek zorunda olduğu tartışmasız bir gerçektir.
  
Bu vesile ile özellikle dikkatimi çeken ve düzeltilmesini umduğum hususlara ilişkin kısımları aşağıda özetlemeye çalıştım…

Daha öncede meslek mensupları açısından sıkıntılı olan ve idarece açıklanması gereken bazı hususların olduğu kanaatindeyim. Örneğin Vergi kanunlarında hangi davranışların vergi ziyaı suçunu oluşturduğunun açıkça belirtilmesi gerekir. Bu durum, aynı zamanda ceza hukukun- daki “kanunsuz suç olmaz” prensibinin vergi hukukuna yansıması olup, mükellefler açısından da bir garanti teşkil edeceğini düşünüyorum. Ayrıca vergi zıyaı suçun da vergi borcunun ve cezasının en kolay tahsil edilebilecek kişiye isnat edilmesinden bahisle. Kanun koyucu, vergi zıyaı suçunun isnat edilmesi  bakımından mükellef ve sorumlu arasında bir ayrım gözetmemektedir. Bu hususta meslek mensubu açısından çözümü gereken diğer bir sıkıntılı konudur.

 Tebliğde;

v  ‘’Beyannameyi imzalayan veya tasdik raporunu düzenleyen meslek mensupları, imzaladıkları beyannamelerde veya düzenledikleri tasdik raporlarında yer alan bilgilerin defter kayıtlarına ve bu kayıtların dayanağını teşkil eden belgelere uygun olmamasından dolayı ortaya çıkan vergi ziyaına bağlı olarak salınacak vergi, ceza, gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulurlar.’’denmektedir.

Tebliğde dikkat çeken diğer birkaç husus da aşağıda yer almaktadır.

v  Tebliğin on birinci bölümünün “Vergi Beyannamelerinin Serbest Muhasebeci ve Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlerce imzalanmasına ilişkin Parasal Hadler” bölümünde belirtilen tutarı aşanlar, imzalatma zorunluluğu kapsamında bulunmaktadır denilmektedir.

v  Gelir veya kurumlar vergisi beyannamelerini yeminli mali müşavirlere tasdik ettiren mükelleflerin beyannamelerini ayrıca serbest muhasebeci veya serbest muhasebeci mali müşavirlere imzalatma zorunluluğu yoktur’’ denilmektedir.

v  Bilanço usulüne göre defter tutan gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükellefleri (2014 yılı aktif toplamı 6.385.000 lirayı veya net satışlar toplamı 12.766.000 lirayı aşanlar hariç olup, ancak ihtiyari olarak imzalatabilirler),

 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanuna ilişkin meslek yasasında SMMM ve YMM ilişkin görevler ayrı ayrı belirtilmiştir. İdarece uygulama nın da buna paralel olarak belirlenmesi gerektiği kanaatindeyim. Maalesef tebliğ de YMM ile çalışıyorsanız SMMM gerek yok mantığı hâkim olmuştur. İdarenin bu mantıktan süratle uzaklaşması gerekmektedir. Ayrıca verginin tabana yayılması, adil ve eşit bir vergilendirme ile işlemlerin sağlıklı ve doğru yürümesi açısından parasal hadler her yıl arttıramamalı aksine düşürülerek işlemlerin meslek mensuplarınca yürütülmesinin önü açılmalıdır. Bu uygulama nında idarenin lehine olacağı muhakkaktır.

Tebliğin  işe Başlama/Bırakma Bildirimlerinin imzalanması kısmına ilişkin kısmında ise

v  ‘’Serbest muhasebeciler ve serbest muhasebeci mali müşavirler imzaladıkları işe Başlama/Bırakma Bildirimleri ile ilgili bilgilerin ve eklerinin doğruluğundan sorumludurlar. Bu sorumluluk kapsamına giren işlemlerden dolayı bir vergi ziyaı ortaya çıktığı takdirde, bildirimi imzalayan meslek mensubu, VUK’un mükerrer 227 nci maddesi hükmü uyarınca ziyaa uğratılan vergi ile buna ilişkin cezalar ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Sorumlulukla ilgili bu hükümler, bildirimi tasdik eden yeminli mali müşavir için de aynı şekilde geçerli olacaktır.’’ denilmektedir.

Bu aşamada meslek mensubu, henüz yeni ilişiklerini tesis ettiği müşterisinin açmış olduğu işletmesini ve devlet organlarınca temin edilerek  kendisine tevdi edilen belgelerin doğruluğunu hangi kaynaklar ile ve nasıl tespit edebilir?

Yine tebliğin meslek mensubunun sorumluğunu içeren genel esaslar bölümünde ise aşağıdaki  kısım yer almaktadır.

v  SM / SMMM’ler, bilerek kullandıkları veya harici araştırmayı gerektirmeden sahte veya muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu anlaşılabilen belgelerden de sorumlu olacaklardır. Miktar veya tutar itibariyle işletmenin faaliyet konusu veya iş hacmiyle mütenasip olmayan belgeler ile ticari örf ve teamüle uygun olmayan harcamalara ilişkin belgeler, SM / SMMM’lerin sorumluluğu kapsamındadır.

Yukarıda ifadede geçen ‘‘bilerek Kullandıkları’’kısmından hareketle idare kastı nerde ve nasıl arayacaktır ve varlığını nasıl ispatlayacaktır. Ayrıca harici araştırma yöntemleri nelerdir ? Nasıl yapılması gerekmektedir? Bu konuda meslek mensuplarına özel bir statümü verilecektir? Belge nin sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı olduğu bir bakışta nasıl anlaşılacaktır.?

v  Yine tebiliğde sehven dahi olsa yevmiye defterinde yer alan bir toplamı yanlış aktararak veya bir yevmiye işlemini yanlış hesaba kaydederek vergi ziyaına sebebiyet veren SM / SMMM’ler ziyaa uğratılan bu vergi, ceza ve gecikme faizlerinden mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olacaktır. Denilmektedir.

Bu aşamada idarenin bu hoşgörüsüz tavrından uzaklaşarak kasıt unsuru araması, kastın varlığının tespiti hainde ise müştereken ve müteselsilen sorumluğu tesis etmesinin daha adil ve doğru olacağı kanaatindeyim.

 Tebliğin en sıkıcı kısmını oluşturan; Vergi Beyannamelerini imzalayan SM / SMMM’lerin Sorumluluklarının Uygulanmasına ilişkin Hususlar kısmında yer alan aşağıdaki bölümde ise.

 ‘’VUK’un 135 inci maddesinde sayılan vergi inceleme elemanlarınca yapılan incelemeler neticesinde bir matrah farkı ortaya çıktığı takdirde, denetim elemanları, beyannameyi imzalayan SM / SMMM’lerin sorumluluklarının tespitini yapacak ve raporlarında belirteceklerdir. Denetim elemanları, bulunan matrah farkı ile SM / SMMM’lerin sorumluluğu arasındaki ilişkiyi ilgili SM / SMMM’lerin bilgisine de başvurmak suretiyle raporlarında net bir şekilde ortaya koyacak ve bulunan matrah farkından SM / SMMM’lerin sorumlu olup olmadığını açıklayacaklardır.’’ Denilmek tedir.

Özellikle bilirkişilik dosya incelemelerimizde sıklıkla karşılaştığımız vergi inceleme raporları; genel itibariyle hızlı, özensiz ve devletin vergi kazanımı sağlamak adına tek taraflı olarak değerlendirilmiş raporları oluştururken, inceleme elemanlarının mesleki yargıdan uzak ve zaman zaman varsayımlar üzerine kanaat oluşturdukları bu raporlarda meslek mensuplarının sorumluklarını tespit etme konusu ciddi hata ve yanlışlıkları beraberinde getireceği gibi meslek mensubunu mesleği ircaa etmesinden de yoksun bırakabilecek gibi  ağır sonuçlar doğrubilecektir. Bu durumun yaratacağı sıkıntılar ve tahribatlar göz önüne alınarak konunun inceleme elamanın çalışmasına bırakılamayacağı bilinmelidir.

                                                                                                             Saygılarımla
                                                                                                              S.M.M.M

                                                                                                       Deniz TOPDEMİR